A WORLD PRESS

Yıllar önce geldiniz İstanbul’a… Ticarete atıldınız ve bugün saygın bir işadamısınız. Bu evreleri kısaca bizimle paylaşır mısınız?
1947 yılında Sivas’ın Zara ilçesinde dünyaya geldim. Ailem ben doğduktan çok kısa bir süre sonra Sivas’a yerleşmiş. Gençlik yıllarım Sivas’ da geçti. 1967 yılında üniversite tahsili için İstanbul’a geldim. 1971 yılında İşletme Fakültesi’ni bitirdim ve üniversitede asistan olarak kaldım. 1973 yılında da askere gittim. Kıbrıs Barış Harekatı nedeni ile askerliğim uzadı. Askerlik hizmetim sona erdikten sonra devlet memuru olmayı düşünmediğimden ticarete başladım. Hayata olumlu yönden bakan ve olumlu düşünen bir yapıya sahibim. Ama aynı zamanda kafamda oluşturduğum projelerimi düşüncede bırakmayıp, hayata geçiren bir insanım. Ticarete başlamamı da, bu günleri görebilmemi de bu yapıya borçluyum.

Goldmaster gibi yenilikçi bir teknolojik firmayı, henüz teknolojik ürünler açısından kendi çizgisini oturtamamış olan Türkiye’de kurarken tereddütleriniz oldu mu?
Yenilikçilik ve öncülük, biraz da cesaretli olmak demek değil midir? Tabii ki bazı tereddütlerimiz oldu ancak biz tüketicilerimizden aldığımız güven ve sadakat duygusuna, cesaret ve yenilikçiliğimizi ekledik, tüm aile fertleri bir olarak, sabırla, özel yaşantımızdan fedakârlık yaparak, işimizle yaşayarak, küçük bir bebeğe gösterilen titizlik ve sevgi ile firmamızı büyüttük ve bu günlere kadar geldik.

Ar-Ge’ye önem verdiğinizi ve başarılı bir Ar-Ge departmanınız olduğunuz biliyoruz… Bu alanda neler yapıyorsunuz?
Yenilik; bizim en büyük heyecanımızdır ve hiç bitmeyecek bir süreçtir. Bir yandan tüketicimize yeni bir ürün sunarken, mutlaka bir başka yeni ürün veya ürünlerle ilgili çalışmamız olacaktır. Oğlum Sinan Bora yönetimindeki 9 mühendisten kurulu bir Ar-Ge ekibine sahibiz. Bu ekibin yaptığı çalışmalar doğrultusunda çalışmalarımıza yön veriyoruz.

Goldmaster’ı gelecekte nerelere taşımayı, hangi noktalara ulaştırmayı planlıyorsunuz?
Şirketimiz; bayilerinin, çalışanlarının ve tüketicilerinin oluşturduğu büyük bir ailedir. Bu üçgenin talep ve ihtiyaçları her an değişmekte ve gelişmektedir. Biz de tüm çalışmalarımızı bu beklenti ve talepleri karşılamak üzere yönlendirirken, şirketimizi ve bizimle beraber yürüyenleri daha yukarıya çekiyoruz. Firmamız daima en iyiyi ve en yeniyi üretme kararlılığı içinde olacaktır.

Bir işadamı olarak 2023 Türkiye hedeflerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye AB yolunda ilerlerken attığı olumlu adımlarla, bölgesinde de büyük bir güç olma yolunda da hızla ilerlemekte. Bizler de üreticiler olarak bu anlamda üzerimize düşen görevleri yapmalıyız. Bu da dünya standardında üretim yapmaktan ve başta komşularımız olmak üzere tüm dünya ile ticari anlamda ilişki kurmaktan geçiyor.

Aynı zamanda TUYAD - Tüm Uydu Anten Elektronik İletişim İş İnsanları Derneği’nin başkanlık görevini yürütüyorsunuz… Derneğin amaçları ve yapmış olduğu çalışmalar hakkında kısaca neler söyleyebilirsiniz?
2000 yılında kurucusu olduğum TUYAD Derneği, halen Türkiye’nin ilk ve tek Uydu Teknolojileri sivil toplum örgütüdür. Derneğimizin başlıca kuruluş amacı, sektörel gelişmeyi ulusal ve uluslararası alanda sağlamaktır. En çok değer verdiğimiz eğitim konusunda, şimdiye kadar 27 ilde, toplam 7.000 montajcı teknikere GVF (Dünya Uydu Birliği) ortak çalışmasıyla, AB onaylı eğitim ve sertifikalarını vererek, bir misyonu yerine getirmiş olduk.